Ana içeriğe atla

İlk Öğretmenim


Kitap Adı: İlk Öğretmenim
Yazar Adı: Cengiz AYTMATOV
Özgün Adı: Pervıy Uçitel (1961)
Çeviren: Mehmet ÖZGÜL
Yayın Evi: Nora Kitap
1.Baskı | Mart 2017
Sayfa  Sayısı: 74


Özet

       Kitap bir ressamın yaptığı resimleri tamamlamak için okuyucudan yardım istemesiyle başlıyor. Kitapta olaylar; anlatıcı konumunda bir ressam, köyün eski öğretmeni Düyşen ile felsefe profesörü olan Altınay Süleymanova arasında geçmektedir. 

    Kurkureu adında bir köy vardır. Köyün tepesinde iki kavak ağacı dikilidir. Bu tepede çok eskiden köyün ilk okulu varmış. Ama o yıllarda okulun enkazından bile eser kalmamış. Bu tepenin adı Düyşen'in okuludur. Köyün çocukları buraya serçe kovalamaya giderler. Uzun kavak ağacına tırmanarak manzarayı seyre dalarlar. Bozkır manzarasını seyrederken serçe kovalamayı da unuturlar. 

    Hikaye ressam ile Altınay Süleymanova'nın köye okul açılışı için çağrılmalarıyla başlar. Ressam ile Altınay köye uzun süreden beri gitmedikleri için köye gitmeden anlaşarak iki üç gün köyde kalmaya karar verirler. Altınay'ın köye gelmesini köylü sevinçle karşılar. Köy muhtarı Altınay ve diğer önemli konukları evinde misafir eder. Konuklar evde otururken eve tebrik telgrafları gelir. Telgrafları eski öğretmen, şimdiki postacı Düyşen getirmiştir. Düyşen telgrafları bırakıp hemen diğer vazifeleri için yola çıkar. Altınay ressamla sözleşmesine rağmen törenden sonra köyde kalmayarak Moskova'ya gider. Daha sonra ressama bir mektup gönderir. 

    Altınay yetim bir çocuktur. Küçükken babasını ve annesini kaydettiği için amcasının yanında yaşamaya başlamıştır. Bir gün köye Düyşen gelir ve devlet tarafından öğretmen olarak görevlendirildiğini söyler köylülere. Onlardan okul için bir yer ve çocuklarını okula göndermelerini ister. Köylüler buna karşı çıksa da sonradan Düyşen'in devlet tarafından gönderilen yazılı emri göstermesi sonrasında köylüler çocuklarını okula göndermeye razı olurlar.

      O zamanlar ‘okul’, ‘öğretim’ gibi kelimelerin anlamını kimse bilmemektedir. Düyşen köy halkını toplayarak kendisinin buraya çocukları okutmak için görevli olarak gönderildiğini söyler ve tepedeki eski tavlanın onarılmasını teklif eder. Sonrasında Düyşen tavlayı kendi başına tamir etmeye başlar. O gün Altınay ve arkadaşları tezek toplamak için ormana giderler. Dönüşte Düyşenle karşılaşırlar. Düyşen onlara çok sıcak ve sevecen davranır. Bu durum Altınay'ın çok hoşuna gider ve topladığı tezekleri okula bırakır. Sonra eve eli boş dönmemek için tek başına ormana tekrar tezek toplamaya döner. Yarım çuval daha tezek zor bulduktan sonra, hava kararmaya başlayınca koşarak eve döner. Altınay eve varmadan arkadaşları olanları yengesine anlatmıştır. Eve yarım çuval tezekle gelen Altınay yengesi tarafından azarlanır. Onu okula göndermemekle tehdit eder.



Ertesi sabah Düyşen tüm köydeki bütün evleri teker teker dolaşarak çocukları toplamaya başlar. Altınayların evi köyün en köşesindeki evdir. Altınay heyecanla düyşenin gelişini seyreder. Düyşen gelince yengesi, işlerin kendisine kalacağından dolayı gitmesine izin vermez. Ama amcası içeriden çıkarak Altınay'ın okula gitmesine izin verir ve yengesine kızar.


       Düyşen her sabah böyle öğrencileri teker teker evlerinden alır ve okula götürür. Düyşen bu işe plansız, programsız ve eğitim yöntemlerinden habersiz bir şekilde başlamıştır. Okuma yazmayı da zaten askerde öğrenmiş biridir. Ama Altınay onu bir kahraman olarak görmektedir. Düyşen hiçbir bilgisi olmamasına rağmen azimli ve kararlı biridir. Bilgi yönünden eksik olsa da iman yönünden kuvvetli ve mücadeleci birisidir. Her gün çocukları okula götürürken, köprüsü olmayan bir derenin karşı tarafına çocukları sırtında taşır.


       Altınay yaş olarak diğer öğrencilerden büyük olmasından dolayı diğerlerinden hızlı öğrenmekte ve Düyşen'in dikkatini çekmektedir. Düyşen onun büyük işler başarabileceğine inanmaktadır. Bu güveni Altınay'a da yansıtarak onunda gelecek için ümitli olmasını sağlamaktadır. Onun şehirde bir okula gitmesi için planlar yapmaktadır. Düyşen hafta sonları şehre giderek Altınay için imkanlar aramaktadır. Bir gün Altınay'ın evine kaba saba adamlar gelirler. Altınay yengesinin onu evlendirmek istediğinin anlar. Düyşen bu olayı duyunca onu eve göndermez. Düyşen Altınay'ı evinde kaldığı yaşlı karı kocanın yanına götürür. Ama yengesi bu kaba saba adamları alarak okula gider. Okulu basarak Altınay'ı kaçırmaya çalışırlar. Düyşen engel olmaya çalışsa da Altınay'ı alırlar. Altınay bundan sonra bu zengin adamın ikinci karısı olmuştur. Bu adam Altınay'ı yaşadığı obaya götürür. Burada adamın hiç konuşmayan bir karısı vardır. Bu kadın adamın zorbalıklarından dolayı iyice çökmüş bir kadındır. Altınay burada kalmaya dayanamaz. Üç gün sonra kaçmaya karar verir. Ama kapı kıl iplerle bağlandığı için kapıdan çıkamaz. Aynı şekilde çadırın kenarları da sıkı sıkıya toprağa sabitlenmiştir. O günde oba kış için başka bir yere göç etmek amacıyla toplanmaktadır. Çadırlar toplanmaya başlar. O sırada Düyşen iki inzibatla birlikte obaya gelir. Adamı yaka paça ederler. Bu sırada adamın karısı yıllarca birikmiş olan öfkesiyle adamın üstüne saldırır.


         Düyşen Altınay'ı da yanına alarak obadan uzaklaşırlar. Daha sonra Altınay'ı trene bindirerek şehre gönderir. Düyşen Altınay için şehirde bir yatılı okul ayarlamıştır. Bu okul tıpkı Düyşen'in ona söylediği gibi bir okuldur. Altınay bundan sonra Düyşen'i hiç görmemişti.

         Bir gün trende giderken bir durakta Düyşen'i gördüğünü sanar ve hemen trenin acil durum kolunu çekerek treni durdurur. Ama adamın yanına varında Düyşen olmadığını anlar.

        "Dağlarda bazı pınarlar olur. Yeni yollar açıldıkça buralara uğrayan insanlar azalır; giden gelen azaldıkça da suyun çevresini naneler, dikenler sarar. Bir zaman gelir ki, orada pınar bulunduğunu kimse anlamaz. Ama sıcak bir günde susuzluğunu gidermek isteyen bir yolcu pınarı anımsayıp ana yoldan saparak tepeye doğru yürür. Kaynağın başına varıp yaban otlarını aralayınca gördüğü şeye kendi de şaşar: Kimsenin bulandırmadığı, dupduru, soğuk bir su otlar arasından şırıl şırıl akmaktadır. Suyun durgun yüzeyinde kendini seyreder; güneşi, gökyüzünü, dağları seyreder..." Altınay da köye gidince böyle hissetmiştir. O yüzden köyden ayrılmıştır. Yeni yapılan okula 'Düyşen'in okulu' adını verilmesini istemiştir.


Yorumum

       Kitap kısa olmasına rağmen etkileyici bir kitaptı. Yakın zamanda ülkemizde de bir sorun olan kız çocuklarının okumasına engel olunmasından bahsediyordu. Okumasına engel olunan kızlar erken yaşta zorla evlendirilmek isteniyor. Aslında okumalarına izin verseler ülkemiz için büyük faydaları olabilir.

      Köyün ilk öğretmeni olan Düyşen tüm engellere rağmen Altınay'ın okuması için elinden gelen çabayı sarf ediyor. İleri görüşlü kişiliği sayesinde onun ileride büyük bir insan olabileceğini görüyor ve Altınayı bu sefil hayattan kurtarabilmek adına yollar arıyor. Kitapta öğretmen olmanın sadece ders vermek değil öğrencilerin hayatlarına rehberlik etmek olduğu anlatılmış.

        Bu kitapta bir öğretmenin ne kadar kuvvetli ve azimli biri olması gerektiğini anladım. Öğretmenlik hayatımızda bu gibi durumlarla karşılaşabiliriz. Bu gibi problemler karşısında cesaretli ve azimli biri olmalıyız. Öğretmenlik hayatımız her zaman olumlu olaylarla geçmeyecektir. Olumsuz bir takım problemlerle karşılaşabiliriz. Bizim bu problemler karşısında yapmamız gereken, engelleri cesaretimiz ve azmimizle aşarak öğrencilerimizin hayatlarını güzelleştirmektir. 

Yorumlar

  1. Bu kitap bana şu sözü hatırlattı: "Kazananlar hiç hata yapmayanlar değil, asla vazgeçmeyenlerdir." Her türlü zorluğa ragmen ne öğretmen vazgeçmiş kıza iyi bir gelecek sunmaktan ne de kız vazgeçmiş gelecekteki umutlarından. Azmin sonunun başarı olduğu vurgulanarak alınabilecek çok iyi bir ders verilmiş ve akıcı bir dil kullanılmış. Özeti beğendim severek okudum. Yalnız anlatılan hikayede arada kopukluklar olmuş gibi.

    YanıtlaSil
  2. Kitap özetini okuduğumda zevkli bir kitap olduğu anlaşılıyor. Bunun mutlaka herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Ben en kısa zamanda okumayı düşünüyorum. Öğretmenin toplum içerisindeki yerinin ne kadar önemli olduğunu anladım. Yazarın anlatmak istediğini çok başarılı bir şekilde anlatmış. Kitapdaki duygu yoğunluğu özet ile hissedilebiliyor.

    YanıtlaSil
  3. Hoş.Azıcık göz gezdirsem de sadece gerçekten hoş ve güzel açıklanmış.Teşekkür ettim sana :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğretmenim Lütfen Bu Kitabı Okur Musun!...

Kitap Adı: Öğretmenin Lütfen Bu Kitabı Okur musun!... Yazar: Dr. Hasan YILMAZ Yayın Evi: Çizgi Kitabevi 53.Baskı-Kasım 2017 Sayfa Sayısı: 241 Yazar:              Hasan YILMAZ, 1960 yılında Safranbolu'da dünyaya geldi. İlköğrenimini Safranbolu'da, orta öğrenimini Bolu Erkek Öğretmen Okulunda tamamladı. 1983 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinin Eğitimde Psikolojik Hizmetler Bölümünden mezun oldu. Gazi Üniversitesinde Yüksek lisansını, Marmara Üniversitesinde Doktorasını yaptı. Dokuz Eylül ve Celal Bayar Üniversitelerinde çalıştı. Halen Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğretin üyesi olarak görev yapmaktadır.  Özet:         Kitap iki bölümden oluşmaktadır. 1. bölümde öğretmenlerin derslerde ve öğrencilere karşı yaptıkları yanlışlardan bahsedilmektedir. 2. bölümde ise öğretmenlere kişisel gelişim için tavsiyelerde bulunulmaktadır. Yazar bu kitabı bilgi bankalarımız...

Cengiz Aytmatov

Yaşamı Cengiz Aytmatov 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'daki Talas eyaletinin Şeker köyünde doğdu. Babası Torekul Aytmatov, Sovyet Kırgızistan'ın da seçkin devlet adamı idi, ancak 1937'de tutuklandı ve 1938'de kurşuna dizildi. Tatar kızı olan annesi Nagima Hamziyevna Abdulvaliyeva tiyatro aktrisi idi. Adı, Cengiz Han'dan esinlenerek konulmuştur. Gençliği sıkıntılı bir döneme denk gelmişti. O dönemde zaten yeni yerleşmeye başlayan siyasi sistemle, bir de savaşla mücadele etmek zorundaydı. Çok genç yaşta çalışmaya başladı; çünkü II. Dünya savaşının SSCB üzerindeki etkileri gençleri de etkiliyordu, yetişkinler savaşta olduklarından, gençlere büyük iş düşüyordu. On dört yaşında köyündeki sekreterliğe girdi. Burada tarım makinelerinin sayımı, vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı. Köyünden, Kazakistan'a giderek Cambul Veterinerlik Teknik Okulunda okudu.Daha sonra şimdiki Kırgızistan'ın başkenti olan Bişkek'e giderek burada Frunze Tar...