Kitap Adı: Öğretmenin Lütfen Bu Kitabı Okur musun!...
Yazar: Dr. Hasan YILMAZ
Yayın Evi: Çizgi Kitabevi
53.Baskı-Kasım 2017
Sayfa Sayısı: 241
Öğrencilerin bulunmak isteyeceği bir sınıf ortamı yaratmak zor bir iştir çünkü bunun için değişim gereklidir. Değişim cesaret ve risk almak ister. Bu bölümün ana fikri: "Hali hazırda yaptığınız bir işi aynı şekilde yapmaya devam ederseniz, sahip olduğunuz şeye sahip olmaya devam edersiniz". Biz öğretmen olarak farklı olmalıyız, bulunduğumuz ortamda fark yaratmalıyız ve bu sayede öğrencilerimizin dersi sevmelerini kolaylaştırırız.
Öğretmen olarak her zaman öğrencilerimize karşı gülümsemeliyiz. Bu gülümseme içten ve samimi olmalıdır. Tebessüm sayesinde öğrenciler üzerinde olumlu bir etki yaratabiliriz. Gülümsemek için sadece 12 kas gerekliyken, kaşlarımızı çatmak için 103 kas gereklidir. Gülümsemek sermayesi sıfır olan ve bizden bir şey götürmeyen etkili bir yöntemdir.
4 Temmuz 1952 günü 34 yaşında bir kadın, Pasifik Okyanusu'na dalarak, Catalina adasından, 21 mil batıda kalan Kaliforniya'ya doğru yüzmeye başladı. Eğer başarılı olursa, bunu yapan ilk kadın olacaktı. Adı Florence Chadwick olan bu yüzücü, Manş Denizini her iki yönde geçen bir kadındı. O sabah su, vücudu uyuşturacak kadar soğuktu ve sis o kadar yoğundu ki, beraberindeki tekneleri güçlükle seçebiliyordu. Milyonlarca insan televizyonlarından onu izliyordu, köpek balıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü. Yakındaki bir teknede bulunan annesi ve antrenörü, karaya çok yaklaştığını ve devam etmesini söyledilerse de o, kendisini sudan çıkarmalarını istedi.Azimli yüzücü, Kaliforniya kıyısına yarım mil kala sudan çıkışının nedenini şöyle açıkladı: "Karayı görebilseydim, başarabilirdim!" Vazgeçmesinin nedeni ne yorgunluk, ne de soğuktu... Tek neden, sis yüzünden karayı görememekti.
Öğrencileri başarıya iten yollardan biride övülmesidir. Kağıt üzerinde onları överek başarılarına sebep olmak güzel bir şeydir. Tüm hafta onları gözlemleyerek başarılı oldukları yönlerini bir küçük kağıda yazarak hafta sonu onlara verirsek, öğrenci güven ve başarı duygularıyla daha iyisi olmak için çalışacaktır. Aslında öğrencinin başarısını sağlamak bu gibi ufak işlerle sağlanabilir.
Öğrencinin güvenini geliştirmek için onlarla ilgilendiğimizi belli etmeliyiz. Her öğrenci değerli bir birey olduğunu bilmek ister. Öğrencilerle ilgilendiğimizi göstermek için kabul edilebilir bir şekilde onlara dokunabiliriz. Öğrencinin omuzuna dokunmak etkili bir yoldur. Aslında onların omzuna değil kalbine dokunuruz.
Sınıfta mizahı kullanabilmek için sınıf içerisinde bir pano hazırlanabilir. Öğrenmeyi eğlenceli ve kolay hale getirecek komik ifadeler, karikatürler ve küçük şakalar eklenerek bu panonun eğlendirici bir atmosfer yaratması sağlanabilir. Her hafta öğrencilerden farklı komik şeyler getirmeleri istenebilir. Derste dikkatlerin dağıldığı bir anda pano incelenerek, derse biraz eğlence katıldıktan sonra derse kalındığı yerden devam edilebilir. Öğrenciler gülmeyi ve eğlenceyi severler. Gülmek öğrenmeyi ateşler niteliktedir.
Filozof Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sakrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiçbir tepki göstermiyor, bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış.
Sokrates: "Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak bekliyordum" demiş.
Bir öğretmen öğrencileriyle yeteri kadar ilgilenmelidir. Çünkü bir insanın başarılı ya da başarısız olmasındaki bir diğer etmen gördüğü ilgi biçimidir. Önce insan sonra öğretmen olmak için tüm öğrencilere olumlu bir ilgi göstermeliyiz. Olumlu ilgi gören bir öğrencilerin sadece başarıları değil yaşam doyumları da değişecektir.
Yaralayıcı kelimeleri ortadan kaldırmalıyız. İyi bir öğretmek ağzından çıkacak kelimelere dikkat etmelidir. Başka olaylara sinirlenip öğrencilerimize karşı yaralayıcı kelimeler kullanmaktan kaçınmalıyız. Genellikle durum böyle olur. Başka birine sinirleniriz ama ona karşı bir şey söyleyemediğimiz için kendimizden daha zayıf birine öfkemizi kusabiliriz. Öğretmenler için genellikle bu kişi öğrenciler olmaktadır. Bu gibi durumlarda kendimizi kontrol edebilmemiz lazım.
Bir öğretmenin sahip olması gereken özelliklerden biri de sakin olmaktır. Öğretmenlik mesleği stresli bir meslektir. Sakin olmak pek çok sorunun çözümüdür. Öğretmenleri çileden çıkaran davranışların sebebi aslında öğretmenin çileden çıkmasını sağlamaktır. Sakin olmak için kendimize sakin olmayı söylemektir. Sakin kafayla düşünülen her problem daha sağlıklı bir sonuca ulaşır.
Sayfa Sayısı: 241
Yazar:
Hasan YILMAZ, 1960 yılında Safranbolu'da dünyaya geldi. İlköğrenimini Safranbolu'da, orta öğrenimini Bolu Erkek Öğretmen Okulunda tamamladı. 1983 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinin Eğitimde Psikolojik Hizmetler Bölümünden mezun oldu. Gazi Üniversitesinde Yüksek lisansını, Marmara Üniversitesinde Doktorasını yaptı. Dokuz Eylül ve Celal Bayar Üniversitelerinde çalıştı. Halen Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğretin üyesi olarak görev yapmaktadır.
Özet:
Kitap iki bölümden oluşmaktadır. 1. bölümde öğretmenlerin derslerde ve öğrencilere karşı yaptıkları yanlışlardan bahsedilmektedir. 2. bölümde ise öğretmenlere kişisel gelişim için tavsiyelerde bulunulmaktadır. Yazar bu kitabı bilgi bankalarımıza ilave yapmak için değil, duygu ve düşünce bankamızı zenginleştirmek için yazmıştır. Yazarın bize ilk öğüdü önce insan sonra öğretmen olmaktır. "Dersin öğretmeni değil öğrencinin öğretmeni olmak."
1. Bölüm Öğretmen Günahları
Bir öğretmenin eğitim kalitesi öğrencileriyle kurduğu iletişim kalitesinden belli olur. Bir öğretmenin bir numaralı iletişim yanlışı sıkıcı olmasıdır. Tekdüze bir ses tonuyla ders anlatan bir öğretmenin sıkıcı olmaması içten değildir. Tekdüzelik öğrencilerde hipnoz etkisi yaratabilir. Bir öğretmenin sıkıcı olmaktan kurtulması için kendisine ve sınıfa bir heyecan ve coşku katması gereklidir. Ders esnasında zaman zaman beklenmedik şeyler yapılabilir. En basitinden konuşma hızımızı bile değiştirebiliriz.
Çok fazla aralıksız konuşmakta iyi bir şey değildir. Öğrencilerde derse aktif katılım sağlarlarsa daha etkili bir öğrenme gerçekleşebilir. Kesintisiz konuşmak öğrencilere her şeyi kazandırdığımız anlamına gelmez. Öğrenci zaten bu konuşmanın belli bir süresinden sonra uzaklara doğru bir yolculuğa çıkmaktadır. Bu yüzden öğrencilerin derse katılımını sağlayarak onların öğrenmelerine katkı sağlamak gereklidir.
Öğretmenler öğrencilere bir yol haritası göstermek zorundadırlar. Öğrenci nereye gideceğini bilmezse kafası karışabilir ve başarısız olması kaçınılmazdır. Öğrencileri doğru yola yönlendirebilmek için her dersin başında anlaşılır bir yol haritası verilebilir. Dersin başında öğrencilere konuyla ilgili ana çizgileri sunmak, ders sırasında aktarılan bilgilerin yerine oturmasında yardımcı olur. Bir diğer konu ise öğrenci için bu ders neden önemlidir? sorusudur. Öğrenci bu dersi neden öğrendiğini bilmezse dersi dinleme isteği olmaz. "Bu ders benim ne işime yarayacak" diye bütün ders boyunca düşünür durur. Ama dersimizin gerçek yaşamda ne işimize yarayacağını belirtmek, öğrencide derse karşı bir ilgi oluşmasına yardımcı olur.
Öğretmenin öğrencilere karşı, onları yaralayıcı kelimeler kullanması en büyük öğretmen günahlarındandır. Öğrencinin ne kadar umurunda değilmiş gibi gözükse de aslında bir süre sonra kendisini öyle görmeye başlayabilir. Öğretmenin bu tür nitelemeleri öğrencilerin başarısız olmalarına sebep olabilir. Mesela kendisini beceriksiz olarak gören bir öğrenci başarılı olabileceği yerde ben zaten beceriksizim diyerek denemekten vazgeçebilir. Bu yüzden öğretmenler sınıfta öğrencilere karşı kullanacakları kelimeleri önceden iyice düşünmelidirler.
Bir büyük günah da sert ve asık suratlı görünmeyi marifet zannetmektir. Disiplinin böyle sağlanacağı düşünülür. Aslında öğretmen böyle yaparak öğrenciye küfür etmiş olmaktadır. Bir öğretmen öğrenciyle sadece sözlü olarak iletişim kurmaz vücut diliyle de ona bir şeyler anlatır. Bir öğretmenin vücut dilini iyi kullanabilmesi gereklidir. Vücut dilimizi geliştirmek için ayna karşısında alıştırma yapabiliriz veya dersimizi video kamera ile kaydedip daha sonra bir değerlendirme yapabiliriz.
Bir diğer yanlış düşünce de tekrar yapmanın öğrencinin işi olduğudur. Öğretmen de ders sürecinde tekrar yapmalıdır. Bu sayede etkili öğrenmenin gerçekleşir. Dersin belli bölümlerinde tekrar yapmak, bilgilerin oturmasına yardımcı olur. Bu tekrarları öğrenciye yaptırmak gerekir. Tekrar yapmak için öğrenciye sorular sorulabilir. Öğrencilerde bu tekrarlarda etkin rol oynayarak bilgilerin kalıcılığı sağlanabilir.
Derse katılımı sağlayacak bir diğer etmen de mizahı kullanmaktır. Bir öğretmen anlattığı komik veya ilgi çekici hikaye ve fıkralarla öğrencilerin dikkatini derse yönlendirebilir. Mizah sayesinde öğrenci ders için hazır hale gelir. Mizah öğrencilerin stresini azaltır. Her öğretmenin anlatacağı birkaç hikaye veya fıkrası olması lazımdır. Geniş bir fıkra dağarcığına sahip bir öğretmen öğrencilerin ilgisini çekmeyi başarabilir.
Öğrenciler aslında kendilerinden beklenen kadar çalışırlar. Öğretmen en tembel, en yaramaz öğrenciden bile bir şey yapmasını beklemelidir. Öğretmen beklediği şeyleri elde eder. Öğrencilerin gizli potansiyellerini ortaya çıkarmak için onlardan bir şeyler beklememiz lazım. Bu gizli potansiyeli harekete geçirmek, öğrencinin başarısına yardımcı olacaktır. Öğretmenin bu potansiyelleri görebilmesi için öğrencilerini iyi tanıması gerekmektedir. En başarısız öğrencinin bile en iyi yapabildiği bir şey vardır. Beklentilerimizi onların özelliklerini dikkate alarak oluşturmalıyız.
Fransa'da, ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat alanına gönderilir. Görevli ilk işçiye yaklaşır ve sorar:
-"Ne yapıyorsun?"
-"Nesin sen kör müsün?" diye öfkeyle bağırır işçi.
-"Bu parçalanması imkansız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum. Cehennem sıcağında kan ter içinde kalıyorum. Bu çok ağır bir iş, ölümden beter."
Görevli hızla oradan uzaklaşır ve çekinerek ikinci işçiye yaklaşır. Aynı soruyu sorar:
-"Ne yapıyorsun?"
İşçi cevap verir:
-"Kayaları mimari plana uygun yerleştirilebilmeleri için, kullanılabilir şekle getirmeye çalışıyorum. Bu ağır ve bazen de monoton bir iş, ama karım ve çocuklarım için para gerekli. Sonuçta bir işim var. Daha kötü de olabilirdi."
Biraz cesaretlenen görevli üçüncü işçiye doğru ilerler.
-"Ya sen ne yapıyorsun?" diye sorar.
-"Görmüyor musun?" der işçi kollarını gökyüzüne kaldırarak.
-"Bir katedral yapıyorum."
Bu hikayenin enteresan tarafı ise, her üç işçinin de aynı işi yapıyor olmaları...
Allen Klein
Bir diğer yanlış düşünce de tekrar yapmanın öğrencinin işi olduğudur. Öğretmen de ders sürecinde tekrar yapmalıdır. Bu sayede etkili öğrenmenin gerçekleşir. Dersin belli bölümlerinde tekrar yapmak, bilgilerin oturmasına yardımcı olur. Bu tekrarları öğrenciye yaptırmak gerekir. Tekrar yapmak için öğrenciye sorular sorulabilir. Öğrencilerde bu tekrarlarda etkin rol oynayarak bilgilerin kalıcılığı sağlanabilir.
Derse katılımı sağlayacak bir diğer etmen de mizahı kullanmaktır. Bir öğretmen anlattığı komik veya ilgi çekici hikaye ve fıkralarla öğrencilerin dikkatini derse yönlendirebilir. Mizah sayesinde öğrenci ders için hazır hale gelir. Mizah öğrencilerin stresini azaltır. Her öğretmenin anlatacağı birkaç hikaye veya fıkrası olması lazımdır. Geniş bir fıkra dağarcığına sahip bir öğretmen öğrencilerin ilgisini çekmeyi başarabilir.
Öğrenciler aslında kendilerinden beklenen kadar çalışırlar. Öğretmen en tembel, en yaramaz öğrenciden bile bir şey yapmasını beklemelidir. Öğretmen beklediği şeyleri elde eder. Öğrencilerin gizli potansiyellerini ortaya çıkarmak için onlardan bir şeyler beklememiz lazım. Bu gizli potansiyeli harekete geçirmek, öğrencinin başarısına yardımcı olacaktır. Öğretmenin bu potansiyelleri görebilmesi için öğrencilerini iyi tanıması gerekmektedir. En başarısız öğrencinin bile en iyi yapabildiği bir şey vardır. Beklentilerimizi onların özelliklerini dikkate alarak oluşturmalıyız.
Bir Öykü
Fransa'da, ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat alanına gönderilir. Görevli ilk işçiye yaklaşır ve sorar:
-"Ne yapıyorsun?"
-"Nesin sen kör müsün?" diye öfkeyle bağırır işçi.
-"Bu parçalanması imkansız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum. Cehennem sıcağında kan ter içinde kalıyorum. Bu çok ağır bir iş, ölümden beter."
Görevli hızla oradan uzaklaşır ve çekinerek ikinci işçiye yaklaşır. Aynı soruyu sorar:
-"Ne yapıyorsun?"
İşçi cevap verir:
-"Kayaları mimari plana uygun yerleştirilebilmeleri için, kullanılabilir şekle getirmeye çalışıyorum. Bu ağır ve bazen de monoton bir iş, ama karım ve çocuklarım için para gerekli. Sonuçta bir işim var. Daha kötü de olabilirdi."
Biraz cesaretlenen görevli üçüncü işçiye doğru ilerler.
-"Ya sen ne yapıyorsun?" diye sorar.
-"Görmüyor musun?" der işçi kollarını gökyüzüne kaldırarak.
-"Bir katedral yapıyorum."
Bu hikayenin enteresan tarafı ise, her üç işçinin de aynı işi yapıyor olmaları...
Allen Klein
Öğretmenlerin genelde yaptığı bir diğer davranış, bir öğrenci için bir etiket takıp bunu öğretmenler odasında söyleyerek diğer öğretmenlerin de bu öğrenci hakkında öyle düşünmesini sağlamaktır. Bu yüzden öğrencinin içindeki gizli potansiyel hayat boyu saklı kalmak zorunda olacaktır. Öğretmenler böyle bir linç takımı kurarak öğrenciyi kurtarmanın yolunu bulmak yerine onu daha da kötü bir hale getiriyorlar. Diğer öğretmenler de öğrencinin bir yanlışını gördüklerinde yargılamadan etiketi yapıştırırlar.
İyi bir öğretmen; daima öğrencilerinde iyi şeyleri görür, öğrencilerin ihtiyaç ve isteklerini anlar, bütün derslerini eğlenceli hale getirmeye çalışır, her öğrenciyi derse dahil eder, küçük başarıları fark eder ve yüceltir, öğrenmeyi güçlendirmek için ders araçları geliştirir, sorumluluk ve dürüstlükle çalışır.
Okullarda unutulmuş davranışlardan biri de saygıdır. Öğretmen ve öğrenci ilişkileri karşılıklı saygı içerisinde olmalıdır. Öğretmenler bazı durumlarda öğrencilerine saygı göstermemektedir. Bu durum öğrencinin zararınadır. Karşılıklı saygı sınıf içerisindeki güveni arttırır. Öğretmenler saygılı ve nazik davranışlar göstererek öğrencilere örnek olmalıdırlar. Öğrencilerden bizlere onlara davranış biçimimizden farklı bir şekilde davranmalarını bekleyemeyiz.
Öğretmenler aynı durumlar karşısında tutarlı olmalıdırlar. Öğrencilerin kendi davranışlarını kontrol edebilen bireyler olmalarında tutarlı öğretmen davranışları önemlidir. Biz öğretmenler öğrenciler için birer model insanız'dır. Tutarsızlık sınıf içerisinde bir negatif etki de yaratabilir. Tutarlı bir öğretmen olursak öğrenciler bizimle nasıl çalışabileceklerini bilirler ve daha rahat olurlar.
Öğretmenler öğrenciler kadar velilerle de birlikte çalışmalıdır. Eğitim bir ekip işidir. Bu işte tüm bireylerin katkısı vardır. Velilerle kurulacak etkin ve samimi bir işbirliği öğrencilerin başarısına katkı sağlayacaktır. Okulda kazandırılmak istenen davranışlar aile tarafından desteklenmedikçe davranışların öğrenciye kazandırılması zordur.
Öğretmenin yapması gerekenler arasında öğrenciyle göz teması kurmaktır. Bu göz teması sayesinde öğrenci öğretmenin kendisiyle konuştuğunu hissedecektir. Öğretmen göz teması kurarak sınıftaki etkililiğini korur. Bu göz teması 2 saniyeden az olmamalıdır fazla uzun da sürmemelidir. Göz teması öğretmenin en etkili iletişim yoludur. Öğrenciler bizi daha samimi olarak görürler.
Öğretmenin yapması gerekenler arasında öğrenciyle göz teması kurmaktır. Bu göz teması sayesinde öğrenci öğretmenin kendisiyle konuştuğunu hissedecektir. Öğretmen göz teması kurarak sınıftaki etkililiğini korur. Bu göz teması 2 saniyeden az olmamalıdır fazla uzun da sürmemelidir. Göz teması öğretmenin en etkili iletişim yoludur. Öğrenciler bizi daha samimi olarak görürler.
2. Bölüm Öğretmenler İçin Kişisel Gelişim Yöntemleri
Öğrencilerin bulunmak isteyeceği bir sınıf ortamı yaratmak zor bir iştir çünkü bunun için değişim gereklidir. Değişim cesaret ve risk almak ister. Bu bölümün ana fikri: "Hali hazırda yaptığınız bir işi aynı şekilde yapmaya devam ederseniz, sahip olduğunuz şeye sahip olmaya devam edersiniz". Biz öğretmen olarak farklı olmalıyız, bulunduğumuz ortamda fark yaratmalıyız ve bu sayede öğrencilerimizin dersi sevmelerini kolaylaştırırız.
Öğretmen olarak her zaman öğrencilerimize karşı gülümsemeliyiz. Bu gülümseme içten ve samimi olmalıdır. Tebessüm sayesinde öğrenciler üzerinde olumlu bir etki yaratabiliriz. Gülümsemek için sadece 12 kas gerekliyken, kaşlarımızı çatmak için 103 kas gereklidir. Gülümsemek sermayesi sıfır olan ve bizden bir şey götürmeyen etkili bir yöntemdir.
Bir Öykü
4 Temmuz 1952 günü 34 yaşında bir kadın, Pasifik Okyanusu'na dalarak, Catalina adasından, 21 mil batıda kalan Kaliforniya'ya doğru yüzmeye başladı. Eğer başarılı olursa, bunu yapan ilk kadın olacaktı. Adı Florence Chadwick olan bu yüzücü, Manş Denizini her iki yönde geçen bir kadındı. O sabah su, vücudu uyuşturacak kadar soğuktu ve sis o kadar yoğundu ki, beraberindeki tekneleri güçlükle seçebiliyordu. Milyonlarca insan televizyonlarından onu izliyordu, köpek balıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü. Yakındaki bir teknede bulunan annesi ve antrenörü, karaya çok yaklaştığını ve devam etmesini söyledilerse de o, kendisini sudan çıkarmalarını istedi.Azimli yüzücü, Kaliforniya kıyısına yarım mil kala sudan çıkışının nedenini şöyle açıkladı: "Karayı görebilseydim, başarabilirdim!" Vazgeçmesinin nedeni ne yorgunluk, ne de soğuktu... Tek neden, sis yüzünden karayı görememekti.
Öğrencileri başarıya iten yollardan biride övülmesidir. Kağıt üzerinde onları överek başarılarına sebep olmak güzel bir şeydir. Tüm hafta onları gözlemleyerek başarılı oldukları yönlerini bir küçük kağıda yazarak hafta sonu onlara verirsek, öğrenci güven ve başarı duygularıyla daha iyisi olmak için çalışacaktır. Aslında öğrencinin başarısını sağlamak bu gibi ufak işlerle sağlanabilir.
Öğrencinin güvenini geliştirmek için onlarla ilgilendiğimizi belli etmeliyiz. Her öğrenci değerli bir birey olduğunu bilmek ister. Öğrencilerle ilgilendiğimizi göstermek için kabul edilebilir bir şekilde onlara dokunabiliriz. Öğrencinin omuzuna dokunmak etkili bir yoldur. Aslında onların omzuna değil kalbine dokunuruz.
Sınıfta mizahı kullanabilmek için sınıf içerisinde bir pano hazırlanabilir. Öğrenmeyi eğlenceli ve kolay hale getirecek komik ifadeler, karikatürler ve küçük şakalar eklenerek bu panonun eğlendirici bir atmosfer yaratması sağlanabilir. Her hafta öğrencilerden farklı komik şeyler getirmeleri istenebilir. Derste dikkatlerin dağıldığı bir anda pano incelenerek, derse biraz eğlence katıldıktan sonra derse kalındığı yerden devam edilebilir. Öğrenciler gülmeyi ve eğlenceyi severler. Gülmek öğrenmeyi ateşler niteliktedir.
Bir Öykü
Filozof Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sakrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiçbir tepki göstermiyor, bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış.
Sokrates: "Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak bekliyordum" demiş.
Bir öğretmen öğrencileriyle yeteri kadar ilgilenmelidir. Çünkü bir insanın başarılı ya da başarısız olmasındaki bir diğer etmen gördüğü ilgi biçimidir. Önce insan sonra öğretmen olmak için tüm öğrencilere olumlu bir ilgi göstermeliyiz. Olumlu ilgi gören bir öğrencilerin sadece başarıları değil yaşam doyumları da değişecektir.
Yaralayıcı kelimeleri ortadan kaldırmalıyız. İyi bir öğretmek ağzından çıkacak kelimelere dikkat etmelidir. Başka olaylara sinirlenip öğrencilerimize karşı yaralayıcı kelimeler kullanmaktan kaçınmalıyız. Genellikle durum böyle olur. Başka birine sinirleniriz ama ona karşı bir şey söyleyemediğimiz için kendimizden daha zayıf birine öfkemizi kusabiliriz. Öğretmenler için genellikle bu kişi öğrenciler olmaktadır. Bu gibi durumlarda kendimizi kontrol edebilmemiz lazım.
Bir öğretmenin sahip olması gereken özelliklerden biri de sakin olmaktır. Öğretmenlik mesleği stresli bir meslektir. Sakin olmak pek çok sorunun çözümüdür. Öğretmenleri çileden çıkaran davranışların sebebi aslında öğretmenin çileden çıkmasını sağlamaktır. Sakin olmak için kendimize sakin olmayı söylemektir. Sakin kafayla düşünülen her problem daha sağlıklı bir sonuca ulaşır.
Yorumum
Her öğretmenin okuması gereken faydalı bir kitap. Yazar gerçek bir öğretmenin nasıl olması gerektiğini anlatmış. Bir öğretmenin öğrencilerine nasıl faydalı olabileceği konusunda tavsiyelerle dolu bir kitap. Öğretmen olmak için sayede eğitim dersleri almak yeterli değildir. Daha fazlası yapmak gerekir. Öğretmenlik para kazanılacak bir meslek değildir. Hakkıyla yapılması zor bir meslektir.
Kitap biraz uzun ve öykü tarzında olmamasına rağmen akıcı bir dille yazılmış ve bir solukta okunabilecek bir kitaptır. Yazar sayfa aralarına güzel öyküler koyarak, kitaba karşı olan ilgiyi kaybetmemizi engellemiş. Bazı güzel örnekler vererek konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olmuş. Öğrencilik hayatında karşılaştığı öğretmen profillerinden örneklere de yer vermiş.
Kitabın ilk bölümünde öğretmenlerin yaptığı yanlışlardan bahsetmektedir. Yazar bu yanlışların nasıl giderilebileceğine yönelik öneriler de vermiştir. Bu bölümü okurken, öğrencilik hayatımdaki öğretmenlerimi göz önüne getirince, bir çoğunun bu yanlışları yaptığını fark ettim. Bu yanlışların nasıl giderilebileceği konusunda birkaç bir şeyler de öğrendim.
Kitabın ikinci bölümünde bir öğretmenin nasıl daha iyi olabileceği konusunda fikirler bulunmaktadır. Bir öğretmenin meslek hayatı boyunca kendisini nasıl geliştirebileceği konusunda güzel bir yazı olmuş. Yazar her konuyu başlık başlık ele alarak daha iyi anlaşılmasını sağlamış. Bir öğretmenin kendisini geliştirebilmesi için birkaç formül önermiş.
Aslında ben kitabı derslerimin yoğun olmasından dolayı iyi okuyamadığımı düşünüyorum. Bu yüzden özette biraz kısa oldu. Yaz tatilinde tekrar okumayı düşünüyorum. Arkadaşlarıma da okumalarını tavsiye ediyorum.
Kitap biraz uzun ve öykü tarzında olmamasına rağmen akıcı bir dille yazılmış ve bir solukta okunabilecek bir kitaptır. Yazar sayfa aralarına güzel öyküler koyarak, kitaba karşı olan ilgiyi kaybetmemizi engellemiş. Bazı güzel örnekler vererek konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olmuş. Öğrencilik hayatında karşılaştığı öğretmen profillerinden örneklere de yer vermiş.
Kitabın ilk bölümünde öğretmenlerin yaptığı yanlışlardan bahsetmektedir. Yazar bu yanlışların nasıl giderilebileceğine yönelik öneriler de vermiştir. Bu bölümü okurken, öğrencilik hayatımdaki öğretmenlerimi göz önüne getirince, bir çoğunun bu yanlışları yaptığını fark ettim. Bu yanlışların nasıl giderilebileceği konusunda birkaç bir şeyler de öğrendim.
Kitabın ikinci bölümünde bir öğretmenin nasıl daha iyi olabileceği konusunda fikirler bulunmaktadır. Bir öğretmenin meslek hayatı boyunca kendisini nasıl geliştirebileceği konusunda güzel bir yazı olmuş. Yazar her konuyu başlık başlık ele alarak daha iyi anlaşılmasını sağlamış. Bir öğretmenin kendisini geliştirebilmesi için birkaç formül önermiş.
Aslında ben kitabı derslerimin yoğun olmasından dolayı iyi okuyamadığımı düşünüyorum. Bu yüzden özette biraz kısa oldu. Yaz tatilinde tekrar okumayı düşünüyorum. Arkadaşlarıma da okumalarını tavsiye ediyorum.
Özetini bile çok beğenmişken bir öğretmen adayı olarak bu kitabı okumamak çok büyük bir hata olur. Çok merak ettim kitabın kendisini . Eline sağlık güzel bilgilendirici bir özet olmuş kitapla merak duygusunu harekete geçiriyor
YanıtlaSilkitabın adı beni çok heyecanlandırdı ilk defa böyle bir başlıkla karşılasıyorum içeriği de okuyunca ben bir öğretmen olacagım bu kitabı okumam gerekiyor dedim.Öğretmen olup öğrencilerimizi anlamak için buna yardımcı olacagını dsundugum bir kitap.Bilgi ve kitabın tanıtımı için teskkür ederim.
YanıtlaSil
YanıtlaSilKitabın başlığı bile bende okuma isteği uyandırdı. Kendini iyi bir öğretmen olmaya adamış
öğretmenler için okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. özet gayet açık ve net bir şekilde kitabı bize sunmuş. Bir öğretmen arkadaşınıza hediye almak istiyorsanız gerçekten bu kitabı alabilirsiniz.